• britanya nın brighton şehrinden çıkan yepyeni britrock grup..prodüktörleri zamanında blur ve the smiths le çalışmış..ingiltere nin yeni indie rock starı olma yolunda ilerliyolar..millet de bir hayli pohpohlamakta.müzikleri eğlenceli ve kaliteli, ama nasıl bir çıkış yapabilecekler göreceğiz.
  • viva hate albümünden bir morrissey şarkısı,
    bazıları nedense duran duran'ın ordinary world'üne benzetir.

    ordinary boys, happy knowing nothing
    happy being no-one but themselves
    ordinary girls, supermarket clothes
    who think it's very clever to be cruel to you

    for you were so different
    you stood all alone
    and you knew
    that it had to be so
    avoiding ordinary boys
    happy going nowhere, just around here
    in their rattling cars

    ordinary girls
    never seeing further
    than the cold, small streets
    that trap them
    but you were so different
    you had to say no
    when those empty fools
    tried to change you, and claim you
    for the lair of their ordinary world

    where they feel so lucky
    so lucky, so lucky
    with their lives laid out before them
    they are lucky
    so lucky, so lucky
    so lucky, so ...
  • 2004 te "over the counter culture" adlı albümle piyasaya çıkan brit rock grubu.
    fazla neşelidirler,zorlama brit gençliği enerjileri beni sıkmıştır.
    maybe someday adlı şarkıları radyolarda sıkça çalıyor.

    ordinary boys "sıradan çocuklar" (oğlanlar) anlamına geliyor
  • son dönemlerin "umut verici britler paketi"nden çıkan en umut veren grup değil belkide ordinary boys.
    bundan yaklaşık bir sene önce kıvanç kişisiyle konuşurken "ordinary boys diye yeni bir grup pörtlemiş duydun mu?" dediğimde, o da bana "o da ne öyle kız..backstreet boys gibi demişti". ama sıradan boy bandleri bir yana bırakırsak the 'boys sadece yaptıkları göndermeden bile alıp dinlenecek bir grup: isimlerini morrissey'in biricik the ordinary boys şarkısından almışlar zira.
    mozun sosyal olaylara alaycı yaklaşımı onların liriklerinde de var. sağda solda okuduklarıma göre, zaman zaman the jam..zaman zaman the clash gibi geliyorlar[mış] kulağımıza...vokal de aynı elvis costello'ymuş [paul weller olmaya çalışırken]. bu kötü birşey değil elbet..kıyısından yaklaşsalar bile bu kendi adlarına iyi birşey olur... daha yeni sayılabilecek bir grubu bişeylere benzetmek çok doğal ama yeri geldiğinde de kısıtlayıcı olabilir pek ala. ben de liriklerde morrissey’e benzetmekten alamadım işte….ama zaten soyundukları şey de ortada.

    the ‘boys şarkılarda birinci tekil şahıs olarak değil de çoğul konuşuyor..:sıradan insanların sesi olmak istiyorlar. hatta bir "ordinary army" oluşumları da var bu camden'lı oğlanların.

    -------the 'boys'un over the counter culture albümlerin var 2004 tarihli...arkasından yeni album brassbound gelmiş ----------

    over the counter culture albümünün kapagındali kuzucuk son derece subjektif bir yorumla meat is murder'ı hatırlatıyor*.
    şarkılarda, özellikle weekend revolution ve seaside da, 9-5 arası çalışan jenerasyonun şikayetleri dile getiriliyor.bir tembellik güzellemesi de eksik edilmiyor. ha zengin çocukları işte ..ne bilirler ki..denip de geçilebilir şu durumda. verdikleri mesaj son derece naif de bulunabilir.

    maybe someday albümün en dikkat çekici şarkılarından... talk talk talk'da öyle.
    ama seaside favori şarkım: "spending warm summer days in doors" tadında -the seaside needs us more than ever -
    ayrıca the specials'ın "little bitch"ini coverlamışlar.

    brassbound, yeni albüm -eskisi de ayakları yerden kesmiyordu ama- eskisini çok aratıyor...one step forward [two steps back] demiş birileri.
  • büyüdüklerinde çizgi roman kahramanı olma ihtimalleri yüksek olan grup.
    (bkz: the league of extraordinary gentlemen)
  • (bkz: i luv you)
hesabın var mı? giriş yap